1. insanın kendi kendine tayin ettiği, yarattığı duygudur mutsuzluk. çok parası olan da hiç parası olmayan da, evi olan da kirada yaşayan da, bürokrat olan da çöpçü olan da kendi yaratır mutsuzluğunu. kendi istediği kadar mutsuzdur bir yerde. yaşanılan andan memnun olmama, kulp bulma ve o mutsuzluk duygusunu sürekli düşünme üzerine tezahür eden o kalıba sokan ve kabullendirendir.

    modern insan mutsuzdur, depresiftir. ama eski insanlar öyle mi? tarlasına sabahın 6'sında gider, akşamın 9'unda döner, kazandığı para kararı kararına kendisine ancak yeter, ama ben o insanların hayattan memnuniyetsizliğini, usanmışlığını, soğumuşluğunu hiç duymadım. aşk acısı çekmenin bile mutlu bir yanı vardır mesela. çünkü içerisinde sevgi vardır ve sevmek eylemi, sevgiliyi düşünme tanımı onu mutlu eder. saçının teli, kokusu bile, ulaşamasa da mutluluktur. bunlar bu çağ insanı için bayağılıktan başka bir şey değildir çünkü akış öylesine hızlı ve aceleci ki insanlar her şeyin olması için beklemek yerine sabırsızlanıyor ve olmadığını görünce hüsran yaşıyor. yaşamdan zevk almanın bir hareketlilik gerektirdiği düşünülüyor oysa küçücük bir an bile mesela yağmuru hissedebilmek bile ve bir insanı mutlu etmek bile öylesine mutluluk sebebidir ki.

    tayin ettiğimiz mutsuzluk biz pençesine takıldığımız süre içerisinde asla gitmez ve ne zaman farklı bir bakış açısına geçersek o vakit işler değişir diye düşünüyorum. asıl mesele mutluluğa ulaşmak değil, mutluluğa ulaşmanın yolunu kademe kademe takip edip onu ilerletebilmektir. ağaca dokun, sevgiyi hisset, iyiyi düşün. içimdeki pollyanna henüz tinere başlamadan ona süt içmeyi öğreteceğim ki mutluluk uzun olsun.